Damascus (Halep) Keçisinin Özellikleri
DAMASCUS (HALEP) KEÇİSİ
Damascus keçilerinin yayılma alanı bulduğu ve yetiştiriciliğinin yapıldığı coğrafyanın büyük bir bölümünde ekstansif koşullarda yetiştirilmektedir. Ekstansif sistemde yetiştirilen hayvanlardan elde edilen gelirin miktarı, büyük ölçüde hayvanların o bölgede sergilediği adaptasyon parametreleriyle yakından ilişkilidir. Bir ırkın, bir bölgeye adapte olması ve döl vermesi çok uzun zaman gerektirmektedir. Bir bölgeye istenilen verim performansı bakımından üstün ekzotik ırkların getirilmesi, hem ekonomiklik hem de zaman açısından birçok dezavantajlara sahiptir. Bu bağlamda, yerli ırkların kullanılması ve ıslahı, ekonomi ve adaptasyon açısından daha olumlu sonuçlar doğurabilmektedir.
Damascus keçileri, genetiksel yapıları itibariyle subtropik ve yarı kurak iklime adaptasyon sürecini tamamlamış eşsiz bir gen kaynağıdır. Süt verimi, et verimi, döl verimi, canlı ağırlık artışı ve ilkine çiftleştirme yaşı gibi ırksal özellikleri bakımından yeterli bir kalıtsal yapıya sahip olup, ıslah ve diğer çalışmalarda kullanılma açısından potansiyel bir keçi ırkıdır.
IRKIN COĞRAFİ YAYILMA ALANLARI
Damascus keçileri esas itibarıyla subtropik ve yarı kurak iklim koşullarında yetiştirilen bir keçi ırkıdır. Bu nedenle esas ana vatanı olan Suriye’nin yanı sıra Lübnan, İsrail, Ürdün, Kıbrıs Adası ve Türkiye’nin bazı bölgelerinde yayılma alanı bulunmuştur. (Özcan, 1989)
Yüksek çerve sıcaklığını ve buna bağlı zorlanımları tolere etmek için vücut yapısı itibariyle bazı değişimler geçirerek anatomik ve fizyolejik olarak çöl ve kurak iklimlerde adapte olmuştur. Bu bağlamda sütçü keçi ırkları içerisinde yöresine iyi uyum sağlamış önemli bir ırktır.
Epısteın ve Herz (1964)’e göre bu ırk esas olarak Suriye, Lübnan ve Kıbrıs Adasında yayılma alanı bulmuş ve değişik adaptasyon özellikleri sergilemektedirler.
Constantinou (1977)’e göre Damascus keçilerinin esas ana vatanı Suriye olup diğer Orta Doğu ülkelerine buradan yayılmıştır. Kıbrıs Adasına ise 1940 yılında İngilizler tarafından getirilmiş ve üretilmeye başlanmıştır.
Damascuslar, sütçü ırk olarak yetiştirilmek amacıyla Yunanistan ve bazı Avrupa ülkelerine de götürülmüştür. Türkiye’de ise genelde güney bölgelede Çukurovayı içeren Akdeniz bölgesinin bazı kesimlerinde ve Güneydoğu Anadolu’da yetiştirilmektedir.
Şengonca (1974)’nın bildirdiğine göre, Suriye keçisi adı altında bahsedilen iki ayrı tipten ilki Damascus (Şam, Shami) keçisidir. Bu tip Suriye ve Lübnan’a yayılmıştır. Süriye keçisi adı altında bahsedilen ikinci genotip ise Halep keçisi, Maber keçisi veya Filistin keçisi gibi adlarla da anılan Suriye dağ keçisidir.
Damaskuslar besi performansı üzerine denemeler yapılmak amacıyla İspanya’ya götürülerek denenmiş ve çok başarılı sonuçlar alınmıştır.
Diğer taraftan, süt verimi yönünden ıslah çalışmaları yapmak amacıyla, laktasyon süt verimleri 500-700 kg arasında olan hayvanlar seçilerek Ürdün’de iki büyük keçicilik ünitesi de tesis edilmiştir.
IRKIN KÖKENİ
Literatürde Akdeniz bölgesi sütçü keçi ırklarını Capra Hircus kökenli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle bu ülkelerde yetiştirilen keçi ırkları gerek anatomik gerekse morfolojik açıdan biribirlerine benzer özellikler sergilemektedirler.
Zoolojik sınıflandırmaya göre gerçek yabani keçiler (Capra) gurubunda üç alt gurup söz konusudur, bunlar :
- Capra Hircus Aegerus (Hilal Boynuzlu)
- Capra Hircus Falconeri (Burgu Boynuzlu)
- Capra Hircus Prisca Adametz (Kılıç Boynuzlu)
Bunlar içerisinden Capra hircus Aegerus’un , Kafkasya’dan Akdeniz’e kadar olan bölgelerde, Afrika’da , Anadolu’da, Toroslar’da Ege’de ve Girit Adasında bulunan bir çok keçi ırkının gen kaynağını oluşturduğu tahmin edilmektedir.
Suriye, Lübnan ve Ürdün gibi Orta Doğu ülkelerinde yaşayan sütçü keçi ırklarının atasını Mısır’da bulunan Nubya ve Zaraibi keçi ırkları olduğu ve hatta bunların Hindistan süt keçileri ile de akrabalığa sahip olduğu bazı araştırmacılar tarafından iddia edilmektedir (Epistein ve Herz, 1964 ve Dvendra ve Burns, 1987).
Aynı araştırmacılara göre, Damascus keçilerinin Türkiye’deki Kilis keçileriyle akrabalıklarının olduğu tahmin edilmektedir.
GELENEKSEL OLARK YETİŞTİRİLME KOŞULLARI
Damascus keçilerinin yayılma alanı bulunduğu bölgelerde daha ziyade ekstansif şartlarda yetiştiricilik yapılmaktadır. Sosyo-ekonomik düzen ve içinde bulunduğu ülkenin gelişmişlik düzeyinin direkt olarak bu hayvanların yetiştirilme koşullarına etkisi vardır.
Güney Kıbrıs’ta Damaskus keçileri ekstansif sistemin yanında yarı entansif ve entansif sistemle de yetiştirilmektedir. 1977 yılı itibarıyla Güney Kıbrıs’ta mevcut Damaskus keçisi varlığı, sürü büyüklüğü ve arazi genişliğinin işletmelere dağılımı aşağıdaki tabloda verilmiştir.
İşletme Arazisi (Dönüm) |
Sürü Genişliği (Baş) |
Mevcut İşletme Sayısı |
<10 |
3,5 |
13806 |
10-19 |
13,1 |
1514 |
20-50 |
29,5 |
1077 |
>50 |
96,1 |
699 |
*Bu veriler 1977 yılına ait olup, Cyprus Department of Statistics anad Research’dan alınmıştır.
Çizelgeden anlaşılacağı üzere, işletme arazisinin artmasına bağlı olarak sürü büyüklüğü de artmaktadır.Güney Kıbrıs’ta Ortadoğu ülkelerinden farklı olarak entansif yetiştiricilik daha yoğun bir biçimde yapılmaktadır. Buna bağlı olarak, hayvanların sergilemiş oldukları performans daha yükek düzeydedir. Güney Kıbrıs’ta yapılan entansif yetiştiricilik yılın belli dönemlerinde (Kasım-Şubat veya Ekim-Ocak aylarında) hayvanlar araziye çıkmadan işletmede entansif şekilde bakım ve besleme yapılmaktadır. Baharın gelmesi ile hayvanların beslenmesi daha çok mera koşullarına dayandırılaktadır. Mera’da otlatma tüm bahar ayları boyunca devam edip mayıs sonunda tahıl hasadı yapıldıktan sonra sonbahara kadar tahıl alanlarından arta kalan anızların hayvanlara yedirilmesi ile besleme yapılmaktadır. Bu sistemi yarı entasif sistem olarak nitelemek daha doğru olacaktır. Bu sistem Güney Kıbrıs ve Kuzey Kıbrıs için benzer şekildedir. Kuzey Kıbrıs’ta Damascus keçileri Güney Kıbrıs’ta olduğu gibi yarı entansif şartlarda ve süt verimi için yetiştirilmektedir.
Güney ve Kuzey Kıbrıs’ta devlete ait bazı çifliklerde (KKTC Margo Çiftliği) saf olarak ve entansif şartlarda Damascus yetiştiriciliği ve ıslahı çalışmaları yapılmaktadır.
IRKIN ANATOMİK VE MORFOLOJİK ÖZELLİKLERİ
Damaskus keçileri anatomik ve morfolojik alarak da yaşadığı çevreye son derece iyi adapte olmuş bir ırktır. Vücut yapısal açıdan sıcaklık stresine ve diğer zorlanımlara karşı direnci arttırıcı bazı özellikler kazanmıştır. Kulak yapısı, burun yapısı ve kıl örtüsü buna örnektir. Solunum sistemi ve dolaşım sistemi de yapı ve işleyiş olarak hayvanın vücut sıcaklığını dengede tutmasına yardımcı olmaktadır.
Damascus keçilerinin vücudu uzun ve bacakları da yüksektir. Uzak mesafelere düzlük arazilerde rahatça yürüyebilirler. Fakat bu yapı onların dağlık ve sarp arazilerde hareketini kısıtlar (Özcan, 1989)
2.1.Cidago Yüksekliği
Devendra, (1987)’nin bildirdiğine göre , Damaskus keçilerinde cidago yüksekliği İsrail, Lübnan, Suriye, Kıbrıs ve Türkiye’de ortalama olarak dişi hayvanlarda 73 cm, tekelerde 76 cm’dir.
K.K.T.C. Tarım Bakanlığı’na bağlı Ercan Devlet Üretme Çiftliği’nde yapılan bir araştırmada elde edilen verilere göre dişi hayvanların ortalama cidago yüksekliği 78,8 cm, vücut uzunluğu 80,0 cm, tekelerin ortalama cidago yüksekliği 82,0 cm, vücut derinliği ise 81,5 cm olarak saptanmıştır.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Tarım Bakanlığı’na bağlı Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün verilerine göre, Güney Kıbrıs’ta mevcut Damaskus ırkı keçilerin dişilerinin ortalama cidago yüksekliği 72-78 cm, tekelerin ortalama cidago yüksekliği ise 80-85 cm’dir (Agricultural Research Institue of Cyprus, 1977).
Damaskus Keçilerinin Bölgelere Göre Cidago Yüksekliği :
Yaşadığı Bölge |
Cidago Yüksekliği (cm) |
|
Dişi |
Erkek |
|
Türkiye |
70-75 |
80-85 |
K.K.T.C |
78,8 |
82,0 |
Güney Kıbrıs |
72-78 |
80-85 |
Orta Doğu Ülkeleri |
73 |
76 |
2.2.Canlı Ağırlık
Damaskus keçileri temelde verim yönünden sütçü bir ırk olmasına rağmen canlı ağırlık bakımından Appenzel, Togenburg ve Saanen gibi soğuk iklim keçi ırklarına yakın ortalamalara sahiptir. Damaskuslar, Nübya, Member, Katjang ve Jamnapari gibi sıcak iklim keçi ırklarından ise daha iri bir vücut yapısına ve canlı ağırlığa sahiptir.
Devendra (1987)’ye göre Damaskus keçilerinin ortalama canlı ağırlıkları 50 kg civarındadır.
K.K.T.C. Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığına bağlı Ercan Devlet Üretme Çiftliğinden edinilen bilgilere göre, mevcut 10 aylık yaşta olan dişi çebiçlerin ortalama canlı ağırlıkları 30,65 kg, ergin keçilerin 50-60 kg, tekelerin ise 60-90 kg arasında değişmektedir.
Constantınou (1977)’ye göre Güney Kıbrıs’ta yetiştirilen Damaskus ırkı keçilerin ortalama canlı ağırlıkları, dişilerde 55-65 kg, tekelerde ise 70-90 kg arasında değişmektedir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Tarım Bakanlığı Tarımsal Araştırma Entitüsünden alınan bilgiye göre Damaskus keçilerinin dişilerinin ortalama canlı ağırlığı 63 kg, tekelerin ise ortalama canlı ağırlığı 83 kg’dır.
Damaskus keçilerinin Türkiye’deki ortalama canlı ağırlıkları, ergin keçilerde 50-60 kg, tekelerde ise 60-90 kg’dır (Özcan, 1989).
Hirsch (1932)’nin bildrdiğine göre Damaskus keçilerinin Orta Doğuda ortalama canlı ağırlıkları 40-60 kg arasında değişmektedir.
Damaskus Keçilerinin Bölgelere Göre Canlı Ağırlık Ortalamaları :
Yaşadığı Bölge |
Ortalam Canlı Ağırlık (cm) |
|
Dişi |
Erkek |
|
Türkiye |
50-60 |
60-90 |
K.K.T.C |
50-60 |
60-90 |
Güney Kıbrıs |
55-65 |
70-90 |
Orta Doğu Ülkeleri |
40-60 |
50-60 |
2.3.Renk ve Lekelik
Solar radyasyonun yüksek olduğu tropik bölgelerde beyaz ve açık renkli keçiler sayısal yönden daha yüksek düzeydedir (Shklonik ve ark.,1972). Ancak subtropik koşulların hakim olduğu bölgelerde bulunan dominant keçi ırkının kıl rengi koyu renkli de olabilmektedir. Koyu renkli kıl örtüsüne sahip olan bu ırkların kılları aynı zamanda uzun ve sıktır. Bu konuda yapılmış başka bir çalışmada, Walsberg ve ark., 1978; Siyah ve uzun kılların güneşten gelen direkt radyasyonu absorbe ederek oluşabilecek en ufak bir hava hareketi sonucunda depolamış olan söz konusu ekstra ısının, deriye ulaşmadan dışrıya atılabildiğini bildirmiştir. Kıl renginin vücuda ekstra ısı yüklenimi üzerine etkisi konusunda Hutcinson ve Brown, (1969),;Keçiler üzerinde bir çalışma yapmışlar ve bunun sonucunda, kurak iklimlerde direkt güneş ışınları altında bulunan beyaz kılların solar radyasyonu yatay bir şekilde yansıttığını belirlemişlerdir.
Damaskus keçilerinin kıl rengi bakımından iki esas varyetesi vardır. Birincisi Kırmızı Kahverengi (Koyu Kestane) renk olup bu varyete İsrail, Kıbrıs ve Türkiye’de yetiştirilen dominant sayıdaki populasyonu oluşturmaktadır. Diğer varyete ise Siyah renktedir. Bu varyete Damaskus keçilerenin daha çok melezlenmeleri neticesinde ortaya çıkmış olabileceği veya Suriye’de bulunan Member dağ keçilerinden kaynak aldığı tahmin edilmektedir.
Damaskus keçilerinin istisnai olarak Beyaz, Kül rengi ve Kırmızı-Beyaz lekeli varyetleri daha kısa yapıdadır (Özcan,1989).
2.4.Baş, Kulak ve Boynuz Yapısı
Tipik koç başlıdır. Baş uzun, burun bariz olarak öne büyüktür. Kulaklar, vücuttan gelen sıcak kanın soğuyarak tekrar vücuda dönmesi ve buna bağlı olarak ısı regulasyonunun sağlanmasında önemli rol oynar. Kulaklar aşağı doğru 25-30 cm uzamış ve genişlemiştir.
Genelikle keçi ve tekeler boynuzludur. Boynuzlar ise Capra Hircus kökenli diğer keçilerde olduğu gibi, önden arkaya doğru kavisli olup yaklaşık 2-5 cm çapındadır. Sağ boynuz saat yönünün tesi yönünde, sol boynuz ise saat yönünde kıvrılır. Boynuz şekli mütecaniz olmayıp değişik biçimlerde olabilir. Bu ırkı diğer bir tipik özelliği de boyunlarında bulunan 5-10 cm uzunluğundaki küpelerdir.
GENEL FİZYOLOJİK ÖZELLİKLER
Damaskus keçilerinde fizyolojik adaptasyon mekanizmasına ilişkin paremetreler ele alındığında yetiştiği iklime uyum yönünden yüksek bir performans sergilemektedir. Subtropik ve yarı kurak iklimde hayvanlar için temel problem olan sıcaklık stresine karşı bazı fizyolojik adaptasyon mekanizmaları geliştirmişlerdir. Çevre sıcaklığının artması ve buna bağlı olarak vücut sıcaklığının artması, hayvanın ilk olarak solunum hızını artırmasına, bu da nabız hızının artmasına neden olmaktadır. Nitekim, solunum ve nabız sayısının artması da rektal sıcaklığın artmasına neden olmaktadır (Bianca ve Kunz, 1978). Vücut sıcaklığının dengelenmesine yardımcı olan bir diğer mekanizma ise evaporasyon yoluyla vücuttan ekstra ısının atılması olayıdır. Evaporasyon, deride terleme ve solunumsal evaporasyon olmak üzere iki şekilde meydana gelmektedir. Keçilerde solunum yolu ile evaporasyon daha basit ve hızlı olmaktadır. Diğer taraftan çevre sıcaklığının etkisi ile solunum sayısındaki günlük değişimin, vücut sıcaklığı ve nabız hızındaki değişim ile paralellik göstermediği, bu etkinin ortadan kalkması ile hayvanların önceki solunum düzeyine döndükleri ortaya çıkmıştır (Blight, 1985). Keçilerde vücuttan solunum yolu ile atılan ısı, diğer yollarla vücuttan uzaklaştırılanlara göre daha fazladır. Ortam sıcaklığının artmasına paralel olarak yükselen solunum hızı, belli bir sıcaklığa kadar devam etmekte ve ortamdaki maksimum kritik sıcaklık sınırına ulaştığı zaman yavaşlayarak düşmeye başlamaktadır (Devendra, 1987).
3.1.Vücut Sıcaklığı
Vücut sıcaklığının normal sınırlar üzerine çıkması veya düşmesi, hayvanın fizyolojik metabolizması üzerine olumsuz etki yapar. Fizyolojik adaptasyon parametrelerinden birisi de rektal sıcaklıktır. Yüksek çevre sıcaklığının rektal sıcaklık üstüne etkilerini belirlemek amacı ile yürütülen çalışmalarda, ılıman iklimlerde vücut sıcaklığının 39,3 - 39,5 0C, sıcak iklimlerde ise 39,2-40,1 0C sınırları arasında olduğu bildirilmiştir (Bianca ve Kunz, 1978, Devendra, 1987, Joshi ve ark., 1977). Vücut sıcaklığı üzerine yapılan bir diğer çalışma ise, rahatlık bölgesinde bulunan keçilerde (comfort zone: 13-18 0C) vücut sıcaklığının 38,7 - 39,2 0C arasında olduğu saptanmıştır (Williamson ve Payne 1987). Damaskus ırkının farklı iklim koşullarında saptanan vücut sıcaklık ortalamaları diğer genotiplerle karşılaştırmalı olarak çizelge 4’de verilmiştir.
3.2.Nabız Sayısı
Çevre sıcaklığının yükselmesi, solunum hızının artmasına bu da nabız hızının yükselmesine neden olmaktadır (Bianca ve Kunz, 1978). Sıcak ve nemli iklim koşullarının hakim olduğu bölgelerde çevre sıcaklığının vücut sıcaklığına yansıması ile nabız hızında çok belirgin artışlar meydana gelmektedir. Keçilerin metabolizmalarında veya kas aktivitelerinde oluşan değişimler nabız sayılarında da değişimlere neden olmaktadır (Devendra, 1987). Bir diğer çalışmada ise 35 0C’nin üzerindeki çevre sıcaklıklarında bulunan keçilerin nabız hızının 96 adet/dk olarak ölçüldüğü bildirilmiştir (Joshi ve ark., 1977). Damaskus ırkının farklı iklim koşullarında saptanan nabız sayısına ilişkin ortalamaları diğer genotiplerle karşılaştırmalı olarak çizelge 4’de verilmiştir.
3.3.Solunum Sayısı
Vücut sıcaklığının artmasıyla birlikte buna bağlı olarak solunum sayısı da artmaktadır. Hayvan solunumdan kaynaklanan evaporasyonla vücut sıcaklığını düşürme yoluna gider. Hızlı soluma sonucu bazı çiftlik hayvanlarında görülen Solunum Alkalosisi rahatsızlığı Damaskus keçilerinde pek görülmez. Damaskus keçileriyle Çukurova koşullarında, aşırı yaz sıcaklarında yapılan çalışmalar neticesinde görülmüştür ki bu koşullarda Saanen keçileri gibi solunum problemleri göstermemişlerdir (Özcan, 1989). Yine aynı şekilde Çukurova iklim şartlarında yapılan bir denemede yaz mevsiminde bu hayvanların ortalama olarak solunum sayısını 44,8 adet/dk olarak bildirilmiştir (Darcan, 2000).
PERFORMANS
4.1. Süt Verimi
Petkov (1971), sıcak koşulların süt verimi üzerine etkilerini araştırmıştır. Deneme sonunda 21°C olan hava sıcaklığnın 1.6 °C yükselmesi ile süt veriminde % 4.5 ; 3.2 °C artması ile % 6.8 ve 8.8 °C yükselmesi ile % 14 düzeyinde artışlar oluştuğu ortaya konulmuştur.
Gupta ve Gill (1991), Nubian x Beetal melezlerinde yaptıkları bir çalışmada hava sıcaklığı ve nemin 12.3 °C ve % 33 olduğu aralık-haziran aylarında günlük süt verimini 2.0 kg., 32.6 °C ve % 74 olduğu temmuz - kasım aylarında ise 1.5 kg. olduğunu bildirmiştir.
Abdel-Samee ve ark. (1992), 35 °C çevre sıcaklığı ve % 25 nisbi nemin olduğu koşullarda Mısır Baladi keçisinin süt veriminin normal koşullardan % 29 daha düşük olduğunu belirlemiştir.
Bazı ırkların farklı iklimlerdeki süt verimleri Çizelgede verilmiştir.
Tropik koşullara getirilen bazı sütçü keçilerin farklı iklim koşullarındaki süt verimleri (Darcan, 2000).
Irk |
İklim koşulu |
Günlük süt verimi (kg) |
Laktasyon süresi (gün) |
Laktasyon süt verimi (kg) |
Ref. |
Saanen |
Ilıman |
2.51 |
273 |
684 |
Mc Kenzie,1967 |
Sub-tropik |
2.00 |
240 |
536 |
Israel Minst.Agric.,1962 |
|
Tropik |
1.08 |
270 |
292 |
Sanfiorenza,1962 |
|
Alpin |
Ilıman |
2.09 |
279 |
583 |
Mc Kenzie,1967 |
Sub-tropik |
1.44 |
214 |
308 |
Keeping,1951 |
|
Tropik |
0.88 |
264 |
232 |
Devendra, 1966 |
|
Toggenburg |
Ilıman |
2.15 |
281 |
605 |
Mc Kenzie,1967 |
Sub-tropik |
- |
263 |
532 |
Devendra, 1966 |
|
Tropik |
1.00 |
283 |
283 |
Devendra, 1966 |
|
Damaskus |
Kurak |
1.06 |
263 |
282 |
Abbasoğlu,1999 |
Kurak |
1.9 |
264 |
490 |
Anonim,2002 |
|
Sub-tropik |
1.39 |
276 |
263 |
Özcan ve Güney,1983 |
4.2. Döl Verimi
Gebeliğin ilk dönemlerinde çevre sıcaklığının maksimum kritik sıcaklıklarına yaklaşması keçilerde yavru atmaya neden olmaktadır. Zorlanımın devam etmesi ile yavru atma oranı % 90 düzeyine ulaşmaktadır. Ayrıca bu dönemde doğan oğlakların doğum ağırlığının, optimum çevre koşullarında doğan oğlaklarınkinden % 30 düzeyinde daha düşük olduğu belirlenmiştir. Bunun nedeni, yem tüketiminin yükselen çevre sıcaklığından dolayı azalması ve anaların tüm enerjilerini vücut sıcaklığını dengede tutmak için kullanmalarıdır (Berman, 1991).
Gebeliğin son dönemindeki sıcaklık stresleri, kuzunun canlı ağırlık kazancını negatif yönde etkilemektedir. Bu konu üzerine yapılan bir çalışmada gebelik dönemi boyunca güneşte bulunan koyunların kuzularını ortalama 2.3 kg. doğurduğu, gölgede tutulan koyunların kuzularının ise ortalama 3.6 kg. olduğu bildirilmiştir. Araştırıcılar bir bölgeye adapte olmuş ve olamamış koyunların gebelik oranlarını sırası ile % 58 ve % 36 olarak saptamışlardır (Hopkins ve ark 1979).
Sawyer (1979), koyunların döl verimi üzerinde bir çalışma yürütmüştür. Bu çalışma sonunda, embriyonun sıcağa en fazla duyarlı olduğu dönemi, özellikle döllenmenin ilk 3 günü olarak belirlemiştir. Çevre sıcaklığının embriyo üzerinde en etkili olduğu dönem ise ananın yükselen ortam sıcaklığına paralel olarak vücut sıcaklığının artış gösterdiği dönem olduğu bildirilmiştir. Bundan dolayı gebelik boyunca, çevre sıcaklığının yüksek olduğu bölgelerde bulunan koyunlarda, optimum kuzu verimi için vücut sıcaklığının denetlenmesi gereklidir. Koyunların güneş altında değilde gölgede tutulması, sıcaklık stresi riskini azaltmaktadır. Merinos koyunları üzerinde yapılan bir çalışmada, gebelik oranı güneş ışınlarına direkt maruz kalan koyunlarda % 57, gölgede tutulan koyunlarda ise % 73 olarak belirlenmiştir. Küçük ruminantların gölgede tutulması yavruların yaşama gücünü de artırmaktadır. Kuzularda yaşama gücü ve doğum ağırlığı, anaların içinde yaşadığı çevre koşullarına uyumlarının düzeyini belirleyen en önemli göstergelerdir (Stephenson ve ark 1979).
Tropik ve subtropik iklim koşullarına adapte olmuş küçük ruminantların ikizlik oranı ve buna bağlı olarak süt verimlerinin de artığı bilinmektedir. 25°C’nin üstündeki çevre sıcaklıkları tüm hayvanlarda sütün miktar ve kalitesini etkilemektedir. Yüksek çevre sıcaklığına ek olarak nisbi nemin de % 60-70’in üstüne çıktığı durumlarda, çevrenin verim üzerindeki negatif etkisi artmaktadır. Tropik ve subtropik iklimlerde yaşayan küçük ruminantların süt verimlerindeki devamlılık, metabolik ısı üretimi ile vücuttan uzaklaştırılan ısı düzeyi arasında denge kurulması ile ilgilidir. Bundan dolayı yüksek verimli hayvanlar, sıcak iklimlerde vücut sıcaklıklarını dengelemede bazı güçlükler yaşamaktadırlar (Robertshaw, 1968).
Edey (1979), denetimli odalarda yaptığı denemelerde, hava sıcaklığındaki ani değişimleri minimuma indirdiği zaman, embriyo ölümlerinde % 35-83 düzeyinde azalmalar meydana geldiğini belirlemiştir. Tropik ve subtropik iklim koşullarında yaşayan küçük ruminantların gebelik süresi 147-153 gün arasında değişmektedir. Bu bölgelere getirilen egzotik ırkların gebelik sürelerinin yerli ırklardan daha kısa olduğu belirlenmiştir (Gatenby, 1986). Diğer taraftan yavruların gelişimi, anaların beslenmesi ve süt verimi ile yakından ilişkilidir. Tropik iklimlere adapte olmuş küçük ruminantlar sıcaklık zorlanımına girmemekte ve bu hayvanlarda yavru atma genellikle hastalıklardan kaynaklanmaktadır (Macfarlane, 1982).
Tropikte bulunan ırkların gebelik süresi, ılıman iklimlerdekine oranla 3-5 gün daha kısadır. Ayrıca kış mevsimlerinde çoğuz doğum oranı yaz aylarındakilerden daha yüksek orandadır (Sands ve Mc Dowell, 1978).
Mavrogenis ve ark. (1982), Damascus ırkı oğlakların sub-tropik iklim koşulları altında doğum ağırlıklarının 4.6 kg., sütten kesim canlı ağırlıklarının ise 17.5 kg. olduğunu saptamışlardır.
Gebeliğin ikinci yarısında sıcaklık stresinin oluşması, yavruların yaşama gücü ve doğum ağırlığının düşmesine neden olmaktadır (Yeates, 1953 ; Shelton, 1964).
Ocfemia ve ark.(1993), Saanen keçileri üzerinde yaptıkları bir çalışmada, döllen Saanen keçileri kontrollü iklim odalarına almışlardır. Bu odalarda gebelik boyunca iki farklı ortam oluşturulmuştur. 16 °C sıcaklık ve % 64 nisbi nemin olduğu ortamda tutulan keçilerin oğlaklarının doğum ağırlığı ortalama 3.1 kg. iken, 35 °C sıcaklık ve % 76 nisbi nemin olduğu ortamda tutulan keçilerin oğlaklarının ağırlığı ise 2.6 kg. olarak belirlenmiştir.
Dreiling ve ark (1991), sıcaklık stresindeki koyunların fötüslerinin normalden % 20 küçük olduklarını ve kas gelişiminin daha düşük olduğunu bildirmişlerdir. Tropik iklim koşullarında bulunan keçiler, tüm mevsimlerde kızgınlık (asezonal) gösterirler. Ilıman bölgelerde ise kısa kış günlerinde ovulasyon olur ve oğlaklama bahar aylarındadır (French, 1970). Gündüz 38 °C, gece 28 °C olan kontrollü bir odada yapılan çalışmada, koyunların rektal sıcaklıklarının 40.2 °C’ye ulaşması ile doğan kuzuların canlı ağırlıklarında gerilemelerin olduğu belirlenmiştir (Brown ve ark.,1977). Ndlovu ve Simela (1996), oğlakların doğum ve sütten kesim canlı ağırlıklarını, sıcak-kurak iklimlerde 3.4 ve 10.8 kg., sıcak-nemli iklimlerde 3.2 ve 8.7 kg, soğuk-ılıman iklimlerde ise 3.8 ve 9.8 kg. olarak bildirmişlerdir.